1 ve
3 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ ve YAŞA UYGUN AİLE TAVRI
Bedensel gelişme
itibariyle ilk aylarda tamamen aciz görülen çocuk giderek kafasını tutmayı
öğrenir. Daha sonra kollarını ve ayaklarını kontrol etmeyi becerir. Bir kaptan
su veya süt içmesini öğrenmiştir. Ayrıca eline geçen her şeyin tadına
bakmasına bayılır. Bu tadı beğenip beğenmediğine o anda karar verebilir.
Ayakları ve elleri üzerinde emekleyerek yetişemeyeceği yer yok gibidir.
Merdivenleri emekleyerek tırmanabilir. Koltuklan çıkıp inmekte usta olmuştur.
Evdeki konuşmalara o da kendi kelimeleriyle, sözgelimi "baba",
"anne", "hi", "hu" diye karışır.
Bu devrede konuşmaktan ziyade konuşulanları
anlamada maharet gösterir. Oyuncaklardan daha çok insanlarla ilgilidir. El
çırparak "cee" diye oynamaya bayılır. Bununla beraber oyuncaklarına
da belli bir zaman ayırmaktan geri durmaz. Bu dönemde fizik gücü gerektiren
oyunlardan çok hoşlanır. Özellikle oyunun içinde bir sürpriz olursa, örneğin
örtünün altından çocuğun çok hoşuna gidecek oyuncağın çıkması gibi yahut ta
kendisini kovalattırıp yakalanması gibi o takdirde onun zevki doruk noktasına
ulaşır.
Babası çocuğu ile
oynamak için halının üzerine yere oturduğunda, çocuk sevinç çığlıkları atarak
hayata büyük bir arzu ile bağlanacaktır. Psiko-sosyal gelişim için çocuk ile
bu ve buna benzer fiziksel yaklaşımlar da gereklidir. Sadece tavır, davranışlar
yeterli değildir. Çocukla oynamak onu kucaklamak öpmek de lüzumludur. Etrafındaki
insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü kızgın olup olmadığını, şefkat
derecelerini o kendine göre rahatlıkla iç dünyasında ölçebilir. Yani
etrafındakilerin duygusal durumlarını sezmekte ustadır.
12'nci ayın sonlarına doğru çocuğun dünya
hakkındaki ilk düşünceleri şekillenmeye başlar. Bu dünyanın güvenilir, emin
bir yer olup olmadığını düşünür. Bu alanda ilk izlenimlerini elde eder. Bu
ileriki yıllarda devam edecek olan gelişimleri için temelleri oluşturacaktır.
Ne yazık ki, çocukların psiko-sosyal gelişimlerinde çok önemli olan bu
fırsatları kimi aileler hiç iyi değerlendirememektedirler.
Çocuğun babasının
yerde halıya oturarak çocuğuyla burada yazıldığı şekilde birkaç dakika meşgul
olması, olmayacak bir şey midir? Ne kadar basittir. Bunu her baba yapabilir.
Ancak bu küçük fedakârlıklar dahi yapılamaz ise, onun sadece bedensel iyilik
hali sağlığını bir bütün olarak garantiye alabilmemizde büyük noksanlıklar
oluşturacaktır. Bu iyice bilinmelidir. Bu sebepten başarılı anne ve baba
olarak kalabilmek beceri isteyen bir olaydır. Şu söz hiç unutulmamalı ve sık
sık da hatırlanmalıdır. "Her anne babanın çocuğu vardır, fakat her
çocuğun anne ve babası yoktur." Yani sadece fizyolojik görevi yapıp çocuk
sahibi olmakla iş bitmemektedir. Anne babası olan pek çok çocuğun anne babası
yokmuşçasına onların sevgi, destek ve himayelerinden uzak bulunduğu hatırlanırsa
bu sözün güzelliği daha iyi anlaşılacaktır.
Anne ve baba çocuk
için hayata açılan birer penceredirler. Çocuk bu pencereden daima iyi şeyler
görebilmelidir. 12 nci ayın sonlarına doğru çocuğun dünya hakkındaki ilk düşüncelerinin
şekillenmeye başladığını, bu dünyanın güvenilir, emin bir yer olup olmadığını
düşündüğünü hatırlatmıştık. Birçok bebekler için cevap çok açıktır. Yaşamak
(dünyasal olaylar, hayat) zordur. Burada, dünyaya gelen ilk çocuğun,
annesinden doğar doğmaz ilk hayat belirtisinin ağlamak olduğu -çocuğun
ağlayarak dünyaya gözlerini açtığı-gerçeği felsefî bir konu olarak
düşünülmelidir. Çocuğun daha o dönemde hayatı sevmesinde anne baba çocuğa
yardım edebilmelidir. Nitekim aynı dönemde çocuk kendisini büyütenlere karşı
bu duyguların da tesiriyle büyük bir yakınlık duyar. Bu duyguyu iyi
değerlendirmek lâzımdır. İşte çocuktaki bu duygudur ki onun ilerde yetişkin bir
kimse haline gelmesine yardım edecek ve sırası geldiğinde de o da başkalarını
büyütecektir.
Yetişmiş bir birey
bir gün babasına şöyle der: "Babacığım senin hana yaptığın bunca
fedakârlıkları hizmetleri ben nasıl ödeyeceğim bilemiyorum." Baba cevap
vermiştir "Gayet basit evladım benim sana yaptıklarımı sen de çocuklarına
yapacaksın ve böylece ödeşeceğiz." Evet, hayat budur. Böylece dünya
yaşamını sürdürecektir.
Dünyamızın yaşının
5,5 milyar yıl tahmin edildiğini unutmamak gereklidir. Bunca yıldır bu yaşlı
dünyamızdan nice insanlar gelmiş ve geçmişlerdir. Bunca asırlar aile ve çocuk
refahı alanında pek çok bilimsel gerçekleri de ortaya çıkarmıştır. Bu bilimden
ve bunca yılların tecrübelerinden yararlanmak (tabiatı, ilimi sevmek ve
bilmek, benimsemek) mutluluğa giden gerçek yol olarak karşımızda durmaktadır.
Çocuğun hayatında
ilk adımlarla birlikte (yürümeye başlama girişimleri) onun için çok daha
enerjik ve bağımsız bir devre başlamaktadır. O sonsuz gibi gördüğü enerjisini
ve fikirlerini artık fizik yetenekleriyle bağdaştırmayı öğrenmeye
başlamaktadır. Nispeten yumuşak başlı ve idaresi kolay olan bebeğin yerini
şüpheci, enerjik ve horoz gibi çalımlı bir çocuk alır. Fakat büyüdükçe
özellikle annesine olan gereksiniminin her yönden artacağı daima
hatırlanmalıdır. Annesine ve ona en çok bakan kimseye bağımlığını görmek
gerekir.
Çocuk artık kendisinin
ayrı bir şahsiyet olduğunu kavramaya başlamıştır. O emeklemeye başlayınca
annesinden maddeten uzaklaşma, ayrılma imkânını bulur. Oyuncaklarını kendi
kendine bulabilmesi kişiliğine olan güvenini artırır. Çocuk yürümeye başlamayla
birlikte kendi hayatını daha belirgin yaşamaya başlar. Bu duygunun belirmesi
onda hem büyük bir heyecan ve hem de bir korku yaratır. Çünkü bu devreye kadar
çocuk daima annesini yanı başında bulmuş, onun kucağında kendisini emin ve iyi
hissetmiştir. İşte bu karmaşık duygular içerisinde çocuk bu çağda hem
annesinden uzaklaşmak ister ve hem de arkasına bakar bakmaz ona dönmek için
bütün gücü ile koşar. Bunun için en iyi örneğini çocuk annesinden
uzaklaştırılıp bir başka odaya götürüldüğünde onun büyük bir enerji ile
annesinin bulunduğu odaya emeklediği gözlenebilir. Zira kendisini birden bire
yapayalnız bulur ve büyük bir heyecanla "güvene" annesinin yanına
dönmeyi arzular. Görüldüğü gibi çocuk daha hayatının ilk yıllarında
psiko-sosyal yönlerden ne denli meşgul bulunmaktadır.
Çocuğun ilk
adımlarını attığı bu devrede onun annesini kaybetmekten doğan korkusunu -çünkü
o böyle bir korkuyu daima yaşar- azalttığımız takdirde çocuğun daha çabuk
yürüyebilmesini sağlamış oluruz. Yürümenin annenin yanında uzaklaşmak
olmadığı, ne kadar yürüyerek anneden uzaklaşırsa uzaklaşsın, annesinin daima
onun yanında olacağı düşüncesinin ve inancının onda bulunabilmesi çok mühimdir.
Bunu anne çocuğuna hissettirebilmelidir. Annenin çocuğuna bakışı, tebessümü,
ona sevgi dolu yaklaşımı bunun için çoğu zaman yeterli olacaktır. Ancak annenin
bu konuda kararlı, tutarlı olması çok mühimdir. Bir zaman değişik karakterde
tavır ve davranışı çocuğun yönlendirilmesinde istenilmeyen sonuçlar meydana
getirebilecektir. Çocuğun anne ve babaya ihtiyacının büyük olduğu devrede,
çocuğu sık sık evde yalnız bırakmak, onsuz seyahatlere çıkmak doğru değildir.
Hatta diyelim ki çocuğun ameliyat olması gerekti, mümkünse bu işi bile
geciktirmek daha hayırlı olacaktır. Çocuğun aile ilgisine büyük ihtiyacı
vardır. Çocuk ile anne baba arasında ayrılık olacaksa, ayrılığın çocuğun
üzerinde büyük iz bırakacağını bilmemiz, anlamamız ve hazırlıklı olmamız gerekmektedir.
Bu çağda çocuk
annesine ne kadar ihtiyacı olduğunu yavaş yavaş şuurlu olarak anlamakta bir
yandan da annesinin yardımı olmadan dünyasını kendi idare etmek istemektedir.
Kapı tokmağına bile yetişemediği halde, o bütün kapıları açmak ister. Bir
merdiven görünce dayanamaz, başına gelebilecek kazayı düşünemeden tırmanmaya
çalışır. Babası araba kullanırken, sanki kendisi de sürmek istercesine onun
direksiyonuna sarılır. Bu devrede anne babaların en mühim problemi çocuğun
hareketlerinde ne dereceye kadar serbest bırakılması konusu ve yasakların
tespiti olacaktır. Bunun cevabı şudur: Çocuğu kazalardan ve türlü tehlikelerden
korumak şartıyla onu hareketlerinde serbest bırakmak lazımdır.
Küçük, ehemmiyetsiz
sayılabilecek zararları da hoşgörü ile karşılayabilmelidir. Bunun için en
iyisi onun evin bir yerinde köşesi veya en iyisi odasının olmasıdır. Ev
eşyalarına verebileceği zararları -kirletmek, sütünü dökmek, bardağı devirip
kırılmasına sebep olmak vd. -düşünerek bu yönde de tedbir alınmalıdır.
Ancak pek çok
anne-baba ev temizliğine, tertibine, görünümüne çocuğun eğitiminden çok daha
fazla ehemmiyet verir. Ev dağınık durmasın, eve gelenler pırıl pırıl görsün
diye, her tarafı en nadide eşyalarla süslemek isterler. Çocuğun yaşayacağı oda
ve yer de bunlar arasındadır. Sanki çocuk orada bir tablo gibi dursun istenir.
Çocuğun burada sayılan büyüme özelliklerine uygun bir yaşantının temin
edilebilmesi onun ileride kuvvetli fikir yapısına sahip başarılı bir kimse
olmasında pek önemlidir.
Hiçbir şey vardan yok olmaz, yoktan da var
olmaz. Bu ünlü söz unutulmamalıdır. Başarısız, yeteneksiz nice büyüklerin
psiko-sosyal anamnezinde ilk çocukluk yıllarının kötü yönlendirilmesinin rolü
açıkça görülmektedir çoğu kez. Ancak tekrar belirtmek isteriz ki, küçüğün
kendini ve başkalarını tehlikeye sokacak (hastalık, sakatlık vb.) onun başıboş
bırakılması rehberlik ile hiç alâkalı değildir yapılmamalıdır. Rehberlik onu
kendi haline itivermek değildir. Onu tanıyıp, onun psiko-sosyal gelişimlerini
kolaylaştıracak yaklaşımlarda bulunmaktır.
Bir de şu tehlike
vardır: Eğer ebeveyn çocuk hareketlerini çok kısarsa, isteklerini elde etmek için
mücadele etmek gereğine inanacak ve sonunda isteklerinin olması için
anne-babayla mücadele ede ede, giderek asi olacak yahut anne-baba üzerinde bu
yolla başarılı olamazsa kendisine olan tüm güvenini kaybederek kararsız bir
çocuk haline gelecek ve atacağı her adımda anne ve babasının desteğini
bekleyecektir. Yani korkacak, sinecek ve bir bakıma kendi iç dünyasında
yenilgiye uğrayacaktır. Bir savaş olmasını arzu etmeyiz. Yenen de olmasın
yenilen de. Çünkü savaş olunca eninde sonunda bir yenen ve bir de yenilen
bulunur. Oysa savaş olmazsa, buna meydan verilmezse, böyle bir sorun da
doğmaz. Öyle ise, buna dikkat etmek lazımdır.
Savaş olur anne-baba
hakim gelirse, çocuk yukarıda yazdığımız gibi sinecektir, anne-babanın daima
desteğini arayacaktır vb. Eğer çocuk yenerse de, o zaman anne-babanın çocuk üzerinde
esasen olması lâzım gelen otoritesi sarsılacak, daha önemlisi, çocuğun
anne-baba imajı istenildiği gibi olmayacaktır. ‘Over protection’ denilen
üzerine fazla titreme halinde görülen tipik örnekler burada doğabilir, halkın
şımarık çocuk dediği tip meydana çıkar.
Doğru yol çocuğa ilk
günlerde gösterilmiş olan şefkat ve dostluk yine aynı şekilde devam edecek
olursa, çocuğun kendine ve dünyaya olan güveni her gün biraz daha artacaktır.
İlk çocukluk yıllarının
psiko-sosyal izlerinin bireyin yaşamı boyunca silinmez izler bıraktığı daima
hatırlanmalıdır. Bir teyp bandı düşünelim ki, bu dolmaktadır ve sonra da dolan
sesler duyulacaktır. Haliyle de işitilecektir. Banda senfonik müzik
kaydetmişsek, oradan senfonik müzik dinleyeceğiz demektir. Onun yerine Klasik
Türk musikisi dinlemeyi beklememeliyiz. Bu örnek çocuk için düşünüldüğünde
belki biraz mübalağalı, fakat gerçeklerle doludur. Dünya yaşantısı, ekilenin
biçildiği bir ortamdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder