20 Kasım 2008 Perşembe

ÇOCUĞUN GELİŞİMİNDE BABANIN ROLÜ

Çocuğun büyümesinde ve gelişmesinde babanın çok önemli bir rolü vardır. Etkin bir baba rolü, çocuğun her türlü gelişimine olumlu yönde etki etmektedir.
Babanın çocuğu ile ilişki kurma biçimi, çocuğun kişiliğini etkiler. Babasından ilgi ve sevgi gören çocukların arkadaşları ile ilişkilerinde daha uyumlu, liderlik özellikleri gelişmiş, yetenekleri artmış çocuklar olduğu gözlenmiştir. Anne ve babanın birbirine uyumlu ve dengeli olması, çocuğun yetiştirilmesinde tüm gereksinimlerin karşılanmasında sorumluluk alması, çocuğun kendisiyle ve dünya ile barışık, mutlu bir birey olmasına katkıda bulunur.
Baba, çocuğun gereksinim duyduğu uyaranları sağlayan en önemli kişilerden biri olması nedeniyle, çocuğun zihinsel gelişiminde etkili olur. Baba sadece doğrudan davranışıyla değil, çevre düzenlemeleriyle de çocuğun zeka gelişimine katkı sağlar. Baba; çocuğun bağımsız davranmasını, çevreyi keşfetmesini destekleyen, cesaretlendiren bir tutum içerisinde olduğunda, çocuğun zeka gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir. Babanın çocuğa oyun arkadaşı olması, konuşması, kitap okuması, dokunması çocuğun zekasını olumlu yönde etkilemektedir.
Babanın en önemli rollerinden biri de çocuğun cinsel gelişimi üzerindeki etkisidir. Kız ve erkek çocuğu doğuştan getirdiği kendi cinsiyet rolüne ait özellikleri ancak sağlıklı modelin izlenmesi ve taklit edilmesi yoluyla gelişebilmektedir. Babanın aile içindeki tavrı, fonksiyonu, çocuğuyla kurduğu yakın, açık ve güvenli bir ilişki, özellikle erkek çocuğunun baba ile özdeşleşmesini kolaylaştırmakta ve kendi cinsiyet rolünü geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Erkek çocuğunun taklit edebileceği ya da yakın ilişki kurarak özdeşleşebileceği bir modele ihtiyacı vardır.
Aynı şekilde kız çocukları için de babanın rolü, karşı cinsi anlaması, kendine güven geliştirebilmesi açısından önem taşımaktadır. Babayla iletişimde bulunarak, erkeklere nasıl tepkide bulunacağını öğrenmektir.
Çocuğun gelişiminde, hayata hazırlanmasında uygun disiplin yöntemlerinin kullanılmasının önemi büyüktür. Disiplinin oluşturulmasında babaya önemli görevler düşmektedir. Babanın kızan, bağıran,otoriteyi temsil eden, kendisinden korkulan ve tehdit unsuru olarak kullanılan rolde olmaması gerekir. Babanın çocuğuyla açık, tutarlı ve belli esneklikleri olan bir ilişki kurması sağlıklı bir baba-çocuk ilişkisinde önemli bir rol oynar.
Babanın Çocuğuyla İletişiminde Dikkat Etmesi Gerekenler
Çocuğa sevgi, ilgi göstermeli ve zaman ayırmalıdır. Çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi sonucunda çocuk kendisine değer verildiğini, sevildiğini hisseder ve mutlu olur.
Çocuğa sevgisinin içten, sıcak, yalın ve koşulsuz olduğunu göstermelidir.
Bebeklik döneminde, bebeğin bakımına katılmalıdır. Bebeğin sağlığı, beslenmesi, temizliği, ağladığında sakinleştirilmesi ve tüm ihtiyaçlarını karşılaması önemlidir. Bu ilişki daha sonraki sürecek olan sağlıklı ilişkinin önemli bir parçasıdır,
Çocuğu olduğu gibi kabul etmeli, başkalarıyla kıyaslamamalıdır,
Çocuğun çabalarını, olumlu davranışlarını desteklemeli, başarısızlıkları karşısında sabırlı, sakin, yapıcı olmalıdır,
Çocuğun sorumluluğunu ve ihtiyaçlarını anne ile paylaşmalıdır,
Çocuğun hayatındaki önemini, çocuğa göstermeli ve ifade etmelidir,
Baba davranışlarıyla çocuğa iyi bir model olmalıdır.
Babalar bazen çocuklarıyla yeterince zaman geçiremedikleri ve yeterince ilgilenemedikleri kaygısıyla çocuklarını hediye ve oyuncağa boğabilmektedirler. Oysa bu tavır çocukların yeni bir şeye sahip olmanın keyfini yaşamaktan alıkoymakta ve sürekli talep etmesine, sahip olduklarından memnun olmamasına neden olmaktadır. Üstelik baba ile çocuk arasında gerekli olan duygusal yakınlığın yerini de tutmamaktadır. Her gün oyuncak getirmek yerine, çocuğu kucağa almak, sohbet etmek, oyun oynamak, çocuk içinde baba içinde çok daha doyurucu olmaktadır. Babanın kısada olsa çocuğuyla özel zaman geçirmek ve bu zaman diliminde çocuğun duygusal ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi çok önemlidir.
Babalık çaba gösterilerek öğrenilir. Baba bebeğiyle ilgilenir, konuşup, öpüp, koklar, bakımına yardımcı olur, birlikte zaman geçirirse, bebekle aralarındaki ilişki güçlenir. Bebeğin ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilir. Babanın bebeğin bakımına katılması, babalık rolünü daha kolay benimsemesine yardımcı olur.
Babanın bebeğin bakımına katılması, bezini değiştirmesi, banyosunu yaptırmayı öğrenmesi, beslemesi, kucağına alması, ağladığında sakinleştirmesi yani yaşamının bir parçası olması baba-bebek arasındaki ilişkiyi güçlendirir ve annenin iş yükünü hafifleterek dinlenmesine imkan sağlar. Annenin ev işleri dışında kendine zaman ayırması, anneye güçlü bir duygusal destek ve enerji kazandırır ve bu hem aile içi ilişkilere hem de çocuğun sağlığına olumlu katkıda bulunur.

15 Kasım 2008 Cumartesi

Anaokuluna Giden Çocuğumun Zihinsel Gelişimini Nasıl Desteklerim?

Zihinsel gelişim nedir? Bir çok uzmana göre sorunun bilimsel cevabı, beyindeki düşünce ve düzenleme sistemlerinin gelişimi olarak tanımlanıyor.Bu sistemler şöyle sıralamak mümkün: Dil gelişimi, hafıza, muhakeme, problem çözme, düşünme, hayal kurma ve yaratıcılık. Çocuğunuzun sağlıklı bir zihinsel gelişime sahip olmasını istiyorsanız bu sistemlerin hepsinin gelişimini desteklemelisiniz.Çünkü bu sistemlerde olabilecek her hangi bir problem diğer sistemlerin de etkilenmesine neden olabiliyor. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd.Doç.Dr Zeynep Kızıltepe’nin görüşleri ışığında bu konu hakkında nelere dikkat etmeniz gerektiğini sizler için sıraladık
Anaokuluna giden bir çocuğun en belirgin özellikleri soru sorması ve oyun oynamasıdır.Bu iki temel özellik çocuğun zihinsel gelişiminde büyük öneme sahiptir.Bu nedenle anne-baba olarak çocuğunuza bu iki temel özelliği destekleyici ortamlar hazırlamaya çalışmalısınız.
Oyunun Önemi
Oyun, okul öncesi dönemdeki çocuğun en önemli uğraşıdır.Çocuklar oyun vasıtasıyla sosyalleşme ve duygularını ifade edebilme ortamı bulurlar. Uzmanlara göre, bir yetişkin için “iş” ne kadar önemli ise çocuk için de “oyun” o kadar önemli.
Çocuklar erken yaşlarında genellikle tek başlarına oyun oynarlar, daha sonra etraflarındaki diğer çocukları seyretmeye başlarlar ve onların oynadıkları oyunları taklit etmeye çalışırlar.Bir sonraki aşamada etrafındaki çocuklarla oynamaya ve malzemelerin paylaşmaya başlar.Oyunun en gelişmiş versiyonu diğer çocuklarla aynı amaçlar doğrultusunda ve belli kurallar içinde oynanan oyundur.Oyunun önemli bir parçası olan kural kavramı yaşla gelişir.Oyun oynarken çocuklar günlük hayata dair bir çok şeyi öğrenme ve uygulama fırsatı bulurlar.Örneğin paylaşmak, zor durumlarda ortak çözümler bulabilmek ve yardımlaşmak; oyunun çocuklara öğrettiği önemli sosyal özellikler.
Çocuklar oyun oynarlarken onların oyunlarına katılmaktan hiç çekinmeyin.Beraber oyun oynarken onları daha yakından gözleme ve anlama imkanı bulursunuz.Bu durum sizin hoşunuza gittiği kadar onların da hoşuna gidecektir. Onlarla oyun oynarken, her fırsatı bir şeyler öğretmek için kullanabilirsiniz.Oyun hakkında sorular sorun ve onların sordukları soruları mantıklı cevaplarla yanıtlamaya çalışın.Oyun esnasında çeşitli sosyal ilişkileri öğretmek için fırsatlar yaratın (mesela, sıraya girme olgusunu öğretmek için çeşitli durumlar oluşturun; evcilik oyunu içinde bugün çiçekleri sulamak senin görevin, yarın kardeşin sular, ertesi günde ben sularım).
Neler Yapabilirsiniz?

•Çocuklarla konuşurken konuşmalarınızda çeşitli kavramların geçmesine özen gösterin. (aşağı, yukarı, dolu, boş...)
•Hayellerini kullanabileceği etkinlikler oluşturun.
•Beraber deneyler yapın.(Tübitak kitaplarına başvurabilirsiniz)
•Kolay bir tekerlemeyi veya şiiri günlük olarak çocuğunuzla beraber tekrarlayın.Onun öğrenmesi sağlayın.
•Her sabah onunla yeni gün hakkında konuşun, o gün için neler planladığını sizinle konuşmasına izin verin.
•Çocuğunuza her gün kitap okuyun ve sonrasında okuduklarınız hakkında tartışın.
•Çocuğunuza çeşitli konular hakkında fikrini sorun.(bana bugün ne pişirmemi tavsiye edersin?)
•Onunla beraber sayı sayın.Her fırsatta sayılarla ilgili sorular sorun.(elinde kaç tane sakız var?)
•Beraber resim yapın ve yaptıklarınız hakkında konuşarak fikirlerinizi paylaşın.
•Beraber müzik dinleyin ve ona müzik dinlerken neler hissettiğini sorun.
•Günlük işleri beraber yapın. Böylece çocuğunuza hem sorumluluk almayı hem de yardımlaşmayı öğretmiş olursunuz.
•Kolay bulmacalar veya zeka oyunları alın ve ona bu oyunlarla nasıl oynaması gerektiğini gösterin.
•Ona karışık halde bulunan nesneleri verin ve ayırmasını isteğin.
•Beraber yemek pişirebilirsiniz.Hangi yemeği yapacağınız hakkında konuşun, sonra onunla birlikte alış-veriş yapın, yemeği yapmadan önce çocuğunuz için şekillerden oluşmuş bir tarif listesi hazırlayın (mesela kaşık ve şeker şekli çizin ve yanına da 2 sayısını yazın, bu, pişireceğiniz şeye 2 kaşık şeker konulması gerektiğini anlatsın)
•Lego veya bloklarla oynamasına yardımcı olun, çünkü bu oyuncaklar çocukların yer-yön kavramını öğrenmelerine destek olur.
•Karşılaştırma yeteneğini geliştirmesi için onlara çeşitli oyunlar alın.(çeşitli kart oyunları, tombala gibi...)
Sıralanan bu noktaların hepsi çocuğunuzun zihinsel gelişimini olumlu yönde etkileyecek aktivitelerdir.Ancak bu aktiviteleri yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ona yapıcı eleştirilerde bulunmak ve onu yaptıklarından ötürü takdir etmek. Yrd.Doç. Dr. Kızıltepe bunu önemle vurguluyor ve çocukla beraberken ona “aferin” , “çok iyi düşündün”, “harika bir fikir” , “ne güzel fikirlerin var” gibi çeşitli olumlu pekiştireçler vermenizi tavsiye ediyor.

Kaynak: http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr

Çocuğun Anneden İlk Ayrılığı

Anaokuluna başlayan çocuk ilk kez annesinden ayrılır, farklı insanların arasına girer. Çoğu zaman sancılı geçen okula alışma sürecini başarıyla atlatmada en büyük rol anne-babaya düşer. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Çocuk, Ergen ve Yetişkin Psiyatristi Uzmanı Dr. Zafer Atasoy, bu süreçte çocuğun yaşadığı duygusal değişimleri ve dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
• Anaokuluna başlama sürecinde çocuklar nasıl bir duygusal değişim yaşar?Anaokulu eğitimin başladığı kurumdur. Eğitim ise anaokulu öncesinde anne tarafından verilmeye başlanmıştır. Tanım olarak tutum ve davranış değiştirme olarak kabul edilen eğitim süreci bir anlamda doğum ile başlamıştır. Uyku beslenme saatlerinin düzenlenmesi ilk eğitim örnekleri olarak görülebilinir. Annenin tek başına ve aile içinde verdiği bu eğitim anaokulu dönemi öncesine kadar sürer. Kabaca artık kendi ihtiyaçlarını karşılar olgunluğa eren çocuk toplumsal ortamlara açılmaya başlayacağı (kabaca 3 yaş) olgunluğa erdiği zaman anaokulu zamanı da gelmiş sayılır. Ev dışında her türlü ortam yabancıdır, bilinmez içerir dayanılmaz cazibesi ile birlikte ürkütücü özellikler de içerir. İnsanlığın en temel çatışmalarından biri olan yakınlaşma-uzaklaşma çatışmasın bir biçimde çocuk hisseder: Bir yandan dış ortamın çekiciliği bir yandan ürkütücülüğü. Çocuk çelişkili duygular içindedir. Bir bölümü bu duyguları açık, uzun ve yoğun olarak yaşar ve sergilerken bir kısmı da daha örtülü, kısa süreli ve hatta düşük yoğunlukta yaşar.
• Çocukta ne gibi tepkiler görülür?Biraz önce tanımlanmaya çalışılan duyguların şiddeti çocuğun sergileyeceği tepkilerin biçimlenmesinde önemli rol oynar. Temel güven duygu sorunu yaşamamış, annesi ile uyumlu ve dengeli ilişki yaşamış, sağlıklı ve güvenli bağlanma geliştirmiş çocuk göze çarpan bir tepki sergilemez, yumuşak bir geçişle bu yeni eğitim ortamına uyum yapar. İlişkilerinde zorluklar barındıran ve tereddütler yaşayan çocuğun tepkileri ise alevli ve şiddetli olabilir. Öncelikle anneden ayrılmayı reddetme ve anaokuluna başlamasında ısrar edilmesinde de tepkilerin artarak şiddetlenmesi ortaya çıkan ilk belirtilerdir. Durumda duruma farklılık görünmesine karşın tepkiler farklı biçim ve şiddet ile ortaya çıkarlar: Sabah okul zamanı ile başlayan karın ağrıları, ağlamalar, hareketlerde yavaşlama, isteksiz ve olumsuz cevaplar, kısaca çocuk baştan aşağıya olumsuz ve her şeyi reddeden bir tutum içindedir. Okul sözünden vazgeçildiğinin ilan edilmesi ile tüm belirtiler çok hızlı bir biçimde söner, bir süre önce sergilenen alevli tablonun yerini tam bir sükunet alır.
• Bu dönemde çocuğa yaklaşım nasıl olmalıdır?Çocuğun okul reddine yönelten bilinen bir neden varsa bunun hızlı bir biçimde ortadan kaldırılması gerekir. Öncelikle öğretmen ve okul yöneticileri ile işbirliği içinde olunmalıdır. Anneden ayrılmanın yarattığı ayrılık gerginliğinin basit bir durum olarak, hor görülen bir biçimde ele alınması uygun değildir. Ciddi bir kaygı söz konusudur. Çocuğun güven duygusunun yeniden kazanılması gerekir. Annenin belirli bir biçimde okul içinde veya çevresinde onu terk etmeden beklediğini sergilemesi uygun olur. Bu süreç tam güven kurulduktan sonra tamamlanır. Ne zaman sonlanacağı tam olarak kestirilemez. Çocuk anneye ayrılabilme işaretini verir.
• Okula gitmesi için zorlamak ne gibi sonuçlara yol açar?Okula gitmekten vazgeçilmesi uygun değildir. Bir sonraki dönemde de çocuğun benzer tutum sergileme olasılığı yüksektir. Okula gitmenin gerekli olduğu aile içinde ortak bir değerlendirme ile alınmış kesin bir karar olarak çocuğa sunulmalıdır. Bu tutum hiçbir başka koşul ile bağlanmamalıdır..
• Çocuğun bu süreci kolaylıkla atlatması için anne ile babaya düşen görevler nelerdir?Diğer birçok durumda olduğu gibi öncelik sevgidedir. Bu durum ve sergilenen tutumlar sevgi ile aşılacaktır. Sevgi göstermek ancak bunu sergilerken de ılımlı olmak gerekir. O güne değin anababa tutumu olarak sergilenmemiş davranışlardan uzak durulmalıdır. Okula gitmenin çocuğa yeni ve değişik bir edinim ortaya çıkarmasına izin verilmemelidir. Okula gitme hiçbir zaman pazarlık konusu olmamalıdır.
• Hangi durumlarda bir uzmana başvurmak gerekir?Okula gitmeyi reddetme kabaca 2 hafta ya da daha fazla sürerse, red ile birlikte ortaya çıkan diğer yakınmalar başka zamanlarda da sürerse, günlük etkinliklerde aksamalar ya da zorlanmalar ortaya çıkarsa bir uzmandan yardım alma zamanının geldiği düşünülmeli.
• Anaokul eğitimi çocuklara ne kazandırır? Mutlaka göndermek gerekir mi?Anneden sonra görülen ilk eğitim kabaca anaokulu eğitimidir. Sosyal ortamda, yabancılar arasında, aile dışında alınan bu eğitimin özellikle çocuğun toplumsal uyum ve gelişmesi için çok önemlidir. Bu özellikleri nedeniyle vazgeçilmezdir. Eğitimin insan yaşamındaki değer ve önemi göz önüne alınırsa her koşulda eğitim olanaklarına ulaşması için her türlü girişim sergilenmelidir. Eğitim hiç kimseye zararlı etkide bulunmamış, bilakis olumlu özellikler kazanılmasına yol açmıştır.

Kaynak : http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr/

14 Kasım 2008 Cuma

Anaokuluna Çocuğumu Nasıl Hazırlayabilirim?

Çocuğunuzu anaokuluna göndermeye karar verdiniz ve onun için en uygun okulu belirlediniz. Ancak çocuğunuz okula gitmek için hazır mı? Eğer çocuğunuz okula gitmek için hazırsa, bunun ipuçlarını siz de kolayca fark edebilirsiniz. Mesela, çocuğunuz sık sık diğer çocuklarla oynama isteği gösteriyor mu ya da sizden ayrılırken sorun çıkarmıyor mu? Bu sorulara verdiğiniz “evet” cevabı okula gitme isteğinin büyük bir işareti.
Önemli diğer bir konu da sizin bu değişime hazır olup olmadığınızdır. Eğer çocuğunuzu okula gönderirken çeşitli olumsuz duygular ( kaygı, korku, suçluluk...) yaşıyorsanız, lütfen bunlarla yüzleşin ve onları yenmeye çalışın. Çocuğunuza destek olabilmeniz için önce yaptığınız işe inanmalı ve verdiğiniz kararın en doğrusu olduğunu düşünmelisiniz.
Çocuk, okula gitmek için zihinsel olarak hazır olabilir, ama duygusal açıdan henüz hazır olmayabilir, bu nedenle desteğinize ihtiyacı var. Onu okula her konuda hazırlamak için neler yapabilirsiniz? Bunu cevabı işte bu yazıda…
Okula Başlamadan Önce Neler Yapabilirim?
•Çocuğunuza gideceği okulu gösterin ve mümkünse onunla beraber okulu birkaç kez ziyaret edin.
•Okulu giden arkadaşları varsa, onlarla okul hakkında konuşmasını ve oyun oynamasını sağlayın. Bu oyunların yardımıyla çocuğunuz okulun en önemli kuralını yani paylaşmayı öğrenir.
•Ona anaokulu hakkında kitaplar okuyun.
•Evde anaokulu ile ilgili oyunlar oynayın, çocuğunuzun kafasında okulda neler yapacağı hakkında bir fikir oluşturmaya çalışın.
•Çocuğunuzla okulda ne kadar güzel şeyler yaşayacağı hakkında konuşun.
•Eğer gideceği okulun kitaplığı( kitap köşesi) varsa buradan okumak için kitap ödünç alın veya okulda bakılan çiçekleri, hayvanları tatilde bakmak için alın. Böylece, ödünç aldığınız şeyleri geri götürdüğünüzde çocuğunuz okula alışmaya başlayacak ve ortamda alışkın olduğu şeyler görmek onu rahatlatacaktır.
•Oyun günleri düzenleyin. Bu oyun günlerinde onu okula diğer çocukların oyununa katılması için götürün. Böylece okula ilk başladığı gün, okulda tanıdığı birilerini bulabilecek ve yalnızlık korkusu çekmeyecek.
•Onunla evde oyunlar oynayın, bu oyunlarla ona paylaşmayı, sıraya girmeyi, yardımlaşmayı öğretin. Bazen çocuklar bunları evde uygularken sorun çıkarabilir, çoğu zaman evde davrandıkları gibi okulda davranmazlar, bu nedenle sorun çıkarsa endişelenmeyin.
• “İsim oyunu” oynayın. Çünkü okulda çocuğunuza ait dolaplar, raflar ve askılar olacaktır, bunların üzerinde çocuğun ismi yazabilir. Bu nedenle çocuğunuz kendi ismini görsel olarak tanımalı. Evde çeşitli oyunlarla bunu öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Onun eşyalarını üstüne isminin yazılı olduğu kâğıtlar yapıştırın, buzdolabının üstüne mıknatıslı harflerle ismini yazın...
•Kendi temel ihtiyaçlarını (tuvalete gitmek, yemek yemek, diş fırçalamak...) tek başına karşılayabiliyor mu gözlemleyin. Eğer bunları yaparken zorlanıyorsa, alıştırmalar yapın.
•Çocuğunuza bazı talimatlar verin ve onları yerine getirip getirmediğini takip edin. Eğer takip ediyorsa, okulda öğretmenin vereceği talimatları da kolayca uygulayabileceğinden emin olun.
İlk Günlerde Neler Yapmalıyım?
•Okulun ilk günü okula çok erken gitmemeye çalışın. Mümkünse çocuğu okula sizin yerinize bir başkası götürsün, çünkü sizden ayrılması çok zor olabilir ama fazla bağımlılığı olmadığı birinden ayrılmak daha kolay olacaktır.
•Eğer çocuğunuz okulda ağlamaya başladıysa onu çok fazla zorlamayın ve eve getirin. Onu orada bırakmak alışmasını kolaylaştırmadığı gibi okuldan nefret etmesine de yol açabilir.
•Kendisini yalnız hissetmemesi için çok sevdiği bir eşyasını (oyuncak ayısı, ailesinden birinin resmi, sevdiği battaniyesi...) beraberinde okula getirebilir.
•Okula alışmaya çalıştığı günlerde bir süre onunla okulda beraber kalın ama bunun fazla uzun sürmeyeceğini ona söyleyin. Ona bu durumun ne kadar daha devam edeceğini söyleyin. •Çocuğunuz belirlediğiniz zamandan daha kısa sürede okula uyum sağlasa bile ona söz verdiğiniz zamana kadar onu yalnız bırakmayın.
•Ayrılırken “hoşça kal” demeyi unutmayın.
•İlk günlerde okulun çıkışına daha erken gidip, sizi aramasına fırsat vermeden onu okuldan alın. Böylece çocuğunuz üzerinde güven duygusu oluşturursunuz.
•Onunla okulda neler yaptığı hakkında konuşun ve ne kadar güzel şeyler yaptığını ona söyleyin.
ÇOCUK GELİŞİM UZMANI İDİL SEDA AK

Kaynak : http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr/

Çocuğunuz anaokuluna hazır mı?

Yuvaya başlama yaşı, çocuğun ve ailenin bu süreci nasıl geçirdikleri ve uyum süresi her çocuk, aile ve yuva için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ancak genel olarak çocuğun yaşıtlarıyla birlikte olabildiği, oyun kurabildiği, kurallara uymayı öğrenebileceği bir dönem olarak 3 yaş civarında çocukların bu deneyime hazır olduklarını söyleyebiliriz. Bireysel olarak değerlendirildiğinde ise çocuğun genel gelişim değerlendirmesi (dil, motor, sosyal-duygusal gelişim düzeyi) ve çocuğun okul için yeterli olgunluk ve beceri düzeyine erişip erişmediği dikkate alınmalıdır. Ayrıca aile içi ilişkiler (özellikle anne çocuk ilişkisi ), ailenin çocuğun bu ilk sosyal deneyimini algılayışı, yuvadaki ortam, öğretmen ve öğrencilerin tavır ve tutumları çocuğun uyumunu etkileyen faktörler arasındadır.
Yuvaya başlamada en sık karşılaşılan sorun çocuğun anneden (ve aslında çoğu zaman daha yoğun olarak annenin çocuktan) kopamamasıdır. Bu durum genellikle bağımlı anne-çocuk ilişkisinin bir sonucudur. Bir diğer tanımla ayrılık anksiyetesi (kaygısı) olarak da adlandırabileceğimiz bu durum çocuğun bağımsızlaşma sürecini zorlaştır, geciktirir. Bu çocukların sıklıkla uyku ve yemek konularında da bağımsız davranamadıkları, özellikle annelerinin desteğine ihtiyaç duydukları, tuvalet eğitimi konusunda da gecikme ve güçlükler yaşadıkları görülmektedir. Annenin bu durumdaki tavrı da çok belirleyicidir. Annenin kaygısını azaltmak çocuğun bağımsızlık sürecinde daha rahat olmasını sağlayacaktır.
Okula başlangıç öncesinde çocuğun bu deneyim için yeterli beceri düzeyine ulaşmış , yeterli sosyal etkileşim deneyimi yaşamış olması önemlidir. Çocuk yeterince hazır olsa bile ilk 1-2 hafta uyum güçlükleri yaşanması normaldir. Çocuk bu güçlükleri yaşarken ailenin çocuğu koruyup kollamaya çalışması çocuğun kaygısını arttırabilir ve uyum süresini uzatıp zorlaştırabilir.
Ailenin okula devam konusunda tutarlı ve net bir tavır sergilemesi ve öğretmenin uygun davranışları ile bu ilk deneyimin en iyi şekilde geçirilmesi, çocuğun sonraki deneyimlerini, özellikle ilkokula başlangıç dönemini ve okul-öğrenme yaşantısını olumlu yönde etkileyecektir.
Yuvaya başlamadan önce çocukla bunu paylaşmak, onun kendini hazır hissetmesi için zaman vermek, yuva seçimini birlikte yapmak, yuvaya devam eden çocukları model olarak göstermek, başlangıç döneminde 2-3 saatlik oyun gruplarıyla okula ve öğretmenine alışmasını sağlamak, ilk 1-2 hafta annenin okul yakınlarında bulunup yavaş yavaş uzaklaşması uyum sürecindeki güçlükleri azaltmaya yardımcı olacaktır. Uyum için süre çok uzadığında ve çocuk-aile çok zorlandığında bir pedagoga başvurmak ve bu durumu olası nedenleri ile birlikte değerlendirip yeni düzenlemeler yapmak gerekebilir.

Kaynak : http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr

4 Kasım 2008 Salı

ONUN İÇİN OYUN, HAYATI ÖĞRENMEKTİR

Çocuklar hayatı oyunla öğrenir. Gün için de farklı oyun tipleri ile gününü verimli geçirmesine yardımcı olmalıyız. Gelişmekte olan becerilerini kullanmasını sağlayacak oyunlarla eğlenerek gelişmesini sağlamalıyız. Ona oyuncaklarını nasıl farklı şekillerde kullanacağını göstererek keşfediciliğine yardımcı olabiliriz. Küçük ev işlerini oyun haline getirerek kendine olan güveninin artmasını da sağlayabiliriz. Tahta tuğlaları ve Legoları ile evler, köprüler, tüneller, yapmak. Tuğlalarına zaman zaman halkalar, kovalar, minik hayvanlar gibi diğer oyuncaklarını ekleyerek hayal gücünün artmasını sağlayabiliriz. Büyüdükçe “Bak buraya bir bahçe yaptım. Bu bahçeye koyabileceğimiz evimiz var mı? Bu köprüden hangi araba geçsin?” gibi sorularla onun da oyuna daha fazla dahil olmasına, kafasını çalıştırmasına yardımcı olabiliriz. “HER ÇOCUK ADETA SANATÇIDIR”, boyalar, hamurlar, kolaj çalışmalarını, kurdeleden güller, kağıttan uçaklar vs. ile oynarken basit işleri onun yapmasını sağlayabiliriz. “Bak buraya bir daire çiz de bulut olsun. Bu hamur parçasını da sen koy çiçek yapalım. Bu kağıdı ben katladım sen de bastırır mısın …” gibi sadece karalama yapacak ve noktalar koyacak bile olsa boyaları tutup onu teşvik etmeliyiz. Güzel havalarda gezinti, bahçede ,toprakta kova oyunları, dışarıdan taş, yaprak, ağaçlardan meyve toplamak, park gezilerini başka çocukların da bulunduğu saatlerde yapmaya çalışabiliriz.

UNUTMAYALIM Kİ... 

ONUN HAYATINI RENKLENDİRİP, ONU HAYATA HAZIRLAYIP ONA HAYATI ÖĞRETMEK YALNIZCA BİZİM ELİMİZDE :)